İzmir’in çatıları. Meşhurdur domatları!

İzmir… Öncülerin Şehri. İlkleri gerçekleştirenlerin kenti. Yeni fikirlerin Türkiye’ye giriş yaptığı nokta. Bir kara parçası değil. Bir kafa yapısı… Şehir olarak öncü ruhumuzu hatırlamamızı, İzmir Kalkınma Ajansı’nın üstlendiği markalaşma sürecine borçluyuz.

Aynı İzmir… Sadece bedensel olarak değil, zihinsel olarak da en zinde insanların yaşadığı şehir. En doğru şehircilik fikirlerinin uygulandığı coğrafya… En verimli ulaşım sistemine, yürümek ve bisiklete binmek için en uzun yollara sahip kent. Türkiye’nin en sağlıklı şehri olmak… Mükemmel bir vizyon! Peki, nasıl daha sağlıklı olunur?

Sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı doğru beslenmek. Taze gıda tüketmek, hormonsuz sebze-meyve yemek. Oysa modern hayat bizi korkunç derecede sağlıksız yemek yemeye zorlamakta. Örneğin, bir araştırmaya göre dünya genelinde süpermarketten satın alınan bir sebze-meyve, tabağımıza ulaşmadan önce ortalama 2000 km. yolculuk yapıyor. Yani Türkiye’yi boydan boya dolaşıyor! Defalarca soğuk depoya konuyor. Besin değerini kaybediyor. Bu yüzden sadece uzun yolculuğa dayanabilecek tohumlar kullanılıyor. Organik diye iki misli para ödediğimiz gıdaların durumu da ne yazık ki çok farklı değil.

Başka bir araştırmaya göre büyükannelerimizin zamanında 500 farklı domates türü varmış. Şu anda bu rakam 12’ye düşmüş! Neden? Çünkü diğer domatesler 2000 km. yola dayanamıyor. Dayanabilenler ise tatsız-tuzsuz, fırlatsanız bir camı kırabilecek sertlikte. Ama tüm bunları değiştirebiliriz. Bakın Montreal İzmir’in daha sağlıklı bir şehir olmasına nasıl yardımcı olabilir.

Montreal sağlıkla ilgili konularda dünyaya öncülük yapan bir kent. Yani bir nevi Kanada’nın İzmir’i! Şehirdeki sayısız girişimciden biri de Lufa Farms’ın kurucusu Mohamed Hage. Lübnan asıllı Kanadalı Hage, Endüstri Devrimi’nin alt üst ettiği doğal tarım sisteminin şehir ortamında nasıl canlandırılabileceği üzerine uzun süre kafa yormuş. Sonuçta çareyi Montreal’deki mevcut binaların çatılarına ultra modern seralar kurup, organik tarım yapmakta bulmuş!

Hage’nin fikri son derecede basit ve etkili: Çatısı kullanılmayan bir yapı bul. Çatının üstüne son teknolojileri kullanarak bir sera inşa et. Bu sayede hem enerji masrafından tasarruf et, hem de merkezi noktalarda yeni tarım alanı yarat. Daha sonra yağmur suyunu topla, kullan, filtre et ve tekrar kullan. Barajları boşaltma! Serada tamamen doğal yöntemlerle üretim yap. İlaç ve hormondan uzak dur. Zirai mücadeleyi ekolojik şekilde hallet. Son derece ütopik bir fikir. Sizce nasıl bir sonuç alınmış olabilir?

Seralar binaların çatılarına kurulu. Bu yüzden doğal olarak yerden ısınıyorlar. Kışları -30 dereceyi gören Montreal’de enerji masrafı neredeyse sıfırlanmış! Lufa Farm’ın iki serası yılda yarım milyon dolar enerji tasarrufu yapıyor! Daha da önemlisi yağmur suyu toplandığı ve bilgisayar kontrollü sulama sistemleri kullanıldığı için tüketilen su miktarını yarı yarıya azalmış. İzmir gibi gelecekte kuraklık tehdidiyle karşı karşıya olan bir şehir için bu çok önemli. Çünkü temiz su kaynaklarının neredeyse yüzde 70’i tarım için kullanılmakta!

Peki, bu seralarda üretilen sebze meyveler ne oluyor? Lufa Farm internet üzerinden bir abonelik sistemi kurmuş. Yaklaşık 2000 Montrealli bu sisteme üye. Mekanizma şu şekilde çalışıyor: Her hafta Lufa Farm’a ihtiyacınızı internet üzerinden belirtiyorsunuz. Kredi kartı ile ödeme yapıyorsunuz. İstediğiniz gün, şehirdeki 100 noktadan birinden haftalık taze gıda torbanızı alıyorsunuz. Aracı yok. O gün toplanan gıdalar, en fazla 20 km. dolaştıktan sonra tabağınıza geliyor! Hage’ye göre günde 2000 kişiyi beslemek için Lufa Farm sadece 15 dolarlık benzin harcıyor! Dahası hormon yok. Genleriyle oynanmış gıda yok. Tatsız tuzsuz meyve sebze yok. Sağlıklı beslenmek bu olsa gerek!

Çatılarda organik tarım yapmak… Verimli, tasarruflu, sağlıklı ve Türkiye’ye yabancı bir kavram. Ne dersiniz İzmir Büyükşehir Belediyesi, yeni kurulan fuar alanının çatısına bir Lufa Farm kursa güzel olmaz mı?

2 Replies to “İzmir’in çatıları. Meşhurdur domatları!”


  1. Günterciğim !Bir ziraatçi olarak yazın beni mest etti.Yaratıcı fikrin sahibini bulsam bağrıma basarım.Çalıştığım zamanlarda, (çok gerilerde kaldı) şehirlerdeki apartman aralarında,balkonlarda hem hobi hemde aile ekonomisine katkı yapabilme ile ilgili bilimsel çalışmalar yapıldığını okumuştum.Ben de şahsen şimdi büyükçe saksılarda organik olarak biber,maydanoz ,nane yetiştiriyorum.Şu anda da kışlık sebze olarak brokoli, karnıbahar,karalahana,taze soğan ve kereviz var saksılarımda.

    Günterciğim!Bir de topraksız tarım olayı da var.Bununla ilgili ülkemizdeki ilk çalışmalar 70 yıllarda bizim fakültede Sebzecilik kürsüsünde Prof.Dr.Ayten Sevgican tarafından başlandı.Bende kitapları var.Ayrıca bilimsel yazılarının nerelerde yayınlandığını senin için kendisiden isteyebilirim. Bahsettiğim bilim kadını benim çok samimi arkadaşım.Ama annen de en az benim kadar tanıyor.

    Sana ve güzel eşine Sevgilerimi iletiyorum.

    Mehnure Yurtseven


    1. Cok tesekkur ederim. Konunun uzmani bir bilim kadini olarak bu yaziyi begenmeniz benim icin cok onemli.

      Sizi ve Professor Sevgican’i mutlu edecek baska bir yazi uzerinde calisiyorum. Yeni yila girer girmez yayinlanacak.

      Saygilar, selamlar

Leave a Reply

%d bloggers like this: