Geçen yazımızı, “Gelecek aydan itibaren ufuk egzersizi yapacağız…” diye bitirmiştik. Bu ay İzmir’in markalaşma planına değineceğiz. Bilmeyenler için kısaca hatırlatalım: İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir’in “Marka Kent Stratejik Planının” hazırlanması amacıyla bir ihale açmıştı. Art Grup konsorsiyumu, 1 Nisan 2010 tarihinde projenin başlangıç toplantısını düzenlendi.
Bu, kentimiz için tartışmasız önemli bir adım. Dünyada birçok kent benzer çalışmalarda bulunuyor. Ben bu konuda şahsen şanslı olduğuma inanıyorum çünkü, önceki şirketim aracılığı ile, dünyaca ünlü bir kaç şehrin markalaşma sürecine dahil oldum.
İlk olarak bir konuya tekrar açıklık getirelim: Marka bir logo, bir slogan veya bir isim değildir. Marka bir vaattir. İhaleyi kazanan konsorsiyumdan İzmir için beklentiler, şehirdeki her kurumu ve şahsı kapsayacak bir vaat yaratmasıdır. Bu husus kulağa biraz sert gelebilir ama, eğer, biz İzmirliler, bu süreçten sadece güzel bir logo ve slogan ile çıkarsak paramızı sokağa atmış oluruz.
Dünyada başarı ile markalaşmış kentler fazlası ile mevcut. Ancak bir marka stratejisti olarak üzülerek şunu söyleyebilirim; Konu marka-kent olduğunda, dünya çapında başarı oranı oldukça düşük. Çoğu şehir yüklüce paralar yatırıp, karşılığını alamıyor. Çok yakınlarda Montreal $300.000 ödediği logoyu kullanmamaya karar verdi. Aynı şekilde, Toronto 2004 yılında başlattığı dev projeden sonuç alamadı. Biz de böyle mi olacağız? Eğer, bir kaç konuya dikkat edersek onların başaramadığını biz yaparız.
İlk olarak; süreç nasıl isleyecek ona bir bakalım. Proje boyunca şehrin kilit isimleri ve kuruluşları ile mülakat yapılacak, vatandaşın düşüncesi alınacak, içeride dışarıda algılar ve beklentiler ölçülecek, İzmir’in geçmişine ve potansiyeline bakılacak, yerel ve küresel rekabet incelenecek. Bunun sonunda İZKA’ya muhtemelen üç alternatif senaryo sunulacak ve daha sonra seçilen senaryonun hayata geçebilmesi için neler yapılması gerektiği anlatılacak.
Deneyimlerime dayanarak ifade edebilirim ki, bu projeyi İzmir Kalkınma Ajansı’ndan başka kurum/kuruluş sevk ve idare edemez. Valilik, Belediye veya Ticaret Odası’nın bu projeyi üstlenmemesi, ancak sonuna kadar desteklemesi- gerekir, doğrusu budur. Genelde şehirlerin markalaşma süreçlerini ya kalkınma ajansları, ya da, turizm büroları üstlenir. Bunun en temeldeki sebebi markalaşma sürecini politikadan ayırmaktır. Birçok başarısız “marka-kent” girişiminin altında markalaşma sürecinin politize edilmesi yatmaktadır.
Bu yazıdan aklınızda bir şey kalması gerekiyorsa, o da şu olmalı:
Bir şehrin markalaşması demek kentin 20 yıllık geleceği hakkında çok geniş kapsamlı uzlaşmaya varılması demektir. Nihai karar verme ve şehrin marka vaadini seçme sorumluluğu İZKA’dadır ama kararı vermeden önce kentin “tüm” önde gelenlerinin görüşlerini almaya mecburdur.
Marka yaratmak zaman ve devamlılık ister. Marka kent yaratmak çok daha uzun zaman ve çok daha disiplinli devamlılık ister. Özellikle, söz konusu bir kent ise sürece dahil edilmemiş bir kilit kişi, kuruluş veya siyasi oluşum ileride süreçe sekte vurabiliyor. Bu nedenle, İzmir’in markalaşma sürecinin kesinlikle politika üstü olması gerekir. Fırsat varken, iktidar ve muhalefet partilerinin il temsilcileri, milletvekilleri, Başbakan, Cumhurbaşkanı, Şehir Plancıları Odası gibi sivil toplum kuruluşları, hatta son zamanlarda manşetlerden düşmeyen “KİK”in bile görüşlerine başvurulmalıdır.
Eğer bir kişi ve kuruluşun çekinceleri varsa, daha planlama safhasında bunlara değinilmeli ve sorun büyümeden uzlaşma sağlanmalıdır. Hatta, bir adım daha ileriye gidelim. Artık internet sayesinde herkesin sesinin duyulduğunu varsayarsak şehre yön veren başlıca gazetelerle, web sitelerinin de görüşlerinin alınması gerekir.
Peki, bu süreçten ne çıkacak? Kişi veya kurum ayırt etmeden hepimizi kapsayacak bir vaat bulunabilecek mi? Şehrimizin marka vaadi ne olacak? Acaba İzmir’i mi markalaştıralım, İzmirliyi mi..?
İzmir’in en büyük avantajı nedir? Tarihi mi, coğrafyası mı, insanı mı, diyasporası mı, havası mı, yoksa doğal yapısı mı?
Gelecek yazımın tamamını bu konuya ayıracağım. Daha önce de belirttiğim gibi, bu köşenin mümkün olduğu kadar interaktif olmasını istiyorum. Böylesinin kentimiz için yararlı olduğu inancındayım.
Geçen ay olduğu gibi, lütfen, bana soru sormaktan ve yazı konusunda istekte bulunmaktan çekinmeyin.
Gelecek ay tekrar görüşmek ümidiyle!
One Reply to “İzmir’in Marka Kent Stratejik Planı”