İzmir’e hiç uçaktan baktınız mı? Ya da Google Maps’ten? Şehrimiz ne yazık ki yeşil alan konusunda çok şanslı değil. Neyse ki bir yandan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ciddi yatırımları sayesinde kişi başına düşen yeşil alan oranı artıyor. Öte yandan yeni yapılan parklar ve kent ormanları hep şehir dışında. Peki İzmir’in içini nasıl yeşillendirebiliriz? Şehre nasıl farklı bir hava katabiliriz? Acaba başka şehirlerden öğrenebileceklerimiz var mı?
Los Angeles’a boşuna ‘Melekler Şehri’ dememişler. Şehir eşsiz bir iklime sahip. Rüya gibi bir coğrafyası var. Bununla beraber L.A. tam bir şehircilik faciası. 50’li yıllarda Amerikan otomotiv endüstrisini büyütmek için Los Angeles yayılmış da yayılmış. Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri değil. Ama belki de en yaygın şehri. Park bahçenin az, yürümenin imkansız olduğu, tamamen arabaya endeksli bir kent. Böyle sağlıksız bir şekilde yayılan L.A.’de enteresan bir yapılaşma ortaya çıkmış. Evler arasında, araba park etmek için ara sokaklar oluşmuş. Bu atıl sokaklar o kadar yaygın ki, hepsini birleştirseniz İzmir’den Ardahan’a gidebiliyorsunuz! Şehir planlamacıları az kullanılan bu sokakları birleştirip, yeşillendirmeye başlamış. Bu sayede L.A.’in iklimini bile değiştirebilecek büyüklükte bir yeşil alanın ilk adımları atılmış.
Los Angeles’ın atıl duran ara sokakları var. Peki ya İzmir’de bol miktarda olan, ama yeşil alan olarak değerlendirmediğimiz hangi ölü alanlar var sizce? Bu yazıyı okuyorsanız büyük ihtimalle bir apartmanda yaşıyorsunuz. Ne yazık ki ‘tipik İzmir evi’ artık cumbalı evler değil. Uzun zamandır tipik bir İzmirli, yedi katlı bir binada yaşıyor. Bakın Kanada’nın Montreal şehri bu binalara ne yapmış…
Montreal aynı İzmir gibi apartman yaşamının yoğun olduğu bir kent. Yapılan ölçümlere sonucunda betonlaşmanın yoğun olduğu yerlerde insan sağlığını tehdit eden, ciddi ısı farkları ortaya çıkmış. Bu sorunla baş edebilmek için Montreal’de, 2000’li yılların ortalarında, ‘Çatı Bahçeleri Projesi’ başlatılmış. Bunu Karşıyaka Belediyesi’nin yıllardır yaptığı ‘En Güzel Balkon ve Bahçe Yarışması’na benzetebiliriz. Bu proje ile ‘Montreal’in atıl durumda olan çatılarını yeşil alana çevirmek’ hedeflenmiş. Belediye katılmak isteyen apartmanlara kolaylıklar sağlamış. Bu sayede kimileri çatılarında süs bahçeleri yaratmış, kimileri ise organik sebze meyve yetiştirmeye başlamış. Çatı bahçeleri şekil şekil… Bazıları bildiğimiz, toprak üzerinde yetişen bitkiler ve ağaçlardan oluşuyor. Bazılarında ise topraksız (!) organik tarım yapılıyor. Bitki yetiştirmek için artık toprağa bile ihtiyacımız olmadığını, normalden daha az enerji ve su tüketerek daha verimli tarım yapabildiğimizi biliyor muydunuz?
10 sene sonra yapılan araştırmalara göre, çatı bahçeleri sayesinde sadece Montreal’in ısı adaları azalmakla kalmamış. Aynı zamanda şehrin hava kalitesi iyileşmiş. Bu işlerden apartmanda yaşayanlar da yararlanmış. Çatı bahçeleri sayesinde evlerin ısı harcaması azalmış. Üstüne üstlük evlerden çıkan bitki artıkları tekrar doğaya kazandırılmış.
İzmir’e havadan baktığımızda, mevcut yapıları yıkmadan şehir içinde yeşil alan yaratmanın ne kadar zor olduğunu anlıyoruz. Betonlaşma ve nüfus yoğunluğu üst düzeyde. Muhtemelen Montreal’deki ısı adalarının daha fecisi biz de mevcut. Bu yüzden şehir içinde yeni yeşil alanlar yaratmalıyız. Ve bunu başarmanın en kolay ve maliyetsiz yolu, uygun binaların çatılarına bahçeler yapmak. İzmir’deki apartmanların kabaca üçte birinin çatısı düz, yani kiremitle kaplı değil. Neden bu binaların, normalde atıl şekilde duran çatılarını, Montreal’de uygulanan sistemleri kullanarak cennete çevirmeyelim?
İzmir Akdeniz’in en sağlıklı şehri olma misyonuna soyunmuş durumda. Bu yüzden böyle sağlıklı bir pilot projeyi hayata geçirmek Öncülerin Şehri İzmir’e yakışır. Ülke geneline, parkları yıkıp, AVM’ye çevirmeye çalışan bir zihin yapısı hakim. Bu ortamda atıl çatıları, cennet bahçelerine çevirsek, Türkiye’ye ‘İzmirli gene yapmış!’ dedirtmez miyiz sizce?