Hep tekrarlıyoruz. İzmir tarih boyunca ilklerin şehri olmuş. Belki İzmir’den çıkan ilkler son 30-40 senede hız kesti ama biz hala ilklerin şehriyiz. Tabi bu hayat toz pembe anlamına gelmiyor. Bence sorunlardan ilki şehirden yeterli sayıda ilk çıkmaması. İkincisi ise İzmir’den son zamanlarda çıkan ilklerin büyük çoğunluğunun belediye odaklı işler olması. Mesela Türkiye’nin ilk doğal yaşam parkına sahibiz. Ülkede bir ilk olan İZBAN hızla gelişiyor ve diğer şehirlere örnek oluyor. Başka örnekler de saymak mümkün. Ancak konu İzmir’den çıkan markalar olunca ne yazık ki son 10 yılda ilk özel rakı Efe ve ilk şehir merkezli havayolu İzair dışında aklımıza somut bir örnek gelmiyor. Cumhuriyet’in ilk 50 yılına baktığımızda İzmir’den bir çok ulusal marka çıktığını görüyoruz. Türkiye’ye ilkleri yaşatan, İzmir merkezli en önemli markalardan biri yakında 50. yılını kutlayacak olan BMC.
BMC’nin İzmir için yeri gerçekten ayrı. Kurulduğundan beri 300.000 adede yakın araç üretimi ile Türkiye ekonomisine yaklaşık 10 milyar dolarlık ekonomik katkı yaratmış ve bunu %100 yerli sermaye ve işgücü ile İzmir fabrikalarında yapmış. 60’lı ve 70’li yıllarda BMC gerçek anlamda bir sıçrama yapmış, İzmir’de büyük bir sanayileşme hareketine önder olmuş.
10 sene önce “Good to Great” isimli bir kitap yayınlandı. Yazar Jim Collins BMC gibi uzun yıllar hızla büyüyen firmaların başarı nedenlerini detaylı bir şekilde araştırmış ve belli başlı ortak özellikler bulmuş. Ancak vardığı asıl sonuç şu: Başarının ön koşulu “Level 5” diye adlandırılan bir lidere sahip olmak. Bu liderin başlıca iki özelliği var: Birincisi inanılmaz derecede başarıya odaklı ve hırslı olmak. Burada özel bir şey yok. Ülkemizde hırslı ve başarılı sayısız lider var. Ancak ikinci özellik pek de alışık olmadığımız bir şey: Hırsını, şahsını ön plana çıkarmak ve şöhret elde etmek için değil, firmasını başarıya ulaştırmak için kullanmak. Bu lider tipi o kadar tevazu gösteriyor ki firmanın başarısının ondan kaynaklandığı fark bile edilmiyor. Gerçekten de kitapta adı geçen isimlerden hiçbirini duymamışsınızdır. BMC’nin geçmiş başarısına bakınca da bir Level 5 lider görüyoruz: R.C. Gallia. Eski çalışanları Mösyö Gallia’yı girişimci ruhu, sanayici özelliği, ve tüccar vasfı ile yeri doldurulamayacak bir patron olarak tanımlıyorlar. 1964’te, İzmir ve İzmir insanına çok değerler kazandıracak olan “BMC Sanayi” isimli firmayı kurmuş ve şehirde kamyon, traktör ve hafif ticari araçlar üretilmesine vesile olmuş. 1966’da Mösyö Gallia çok cesur bir adım atarak BMC bünyesinde Türkiye’nin ilk otomotiv dökümhanesini kurmuş. Bu, firmayı üretim sürecinde dışarıya bağımlı olmaktan kurtarmış ve BMC’ye inanılmaz bir rekabet avantajı sağlamış. Bu kararın önemini daha iyi anlayabilmeniz için söyleyelim. Koç Grubu kendi dökümhanesini 10 sene sonra kurabilmiş. Mösyö Gallia’nın 1966’da gösterdiği cesaret ve vizyon, günümüzün liderlerine örnek olmalı. Ancak büyük düşünerek ve cesur adımlar atarak İzmir’den büyük markalar çıkartabiliriz.
Level 5 için şirketinin başarılı olması yeterli değil. Onun için başarılı kalmak daha önemli. Mösyö Gallia’da 20 sene boyunca daha nice ilklere imza atmış. İlk dizel motor, ilk 4×4 ve ilk turbolu kamyon firmayı uzun süre zirvede tutan zihniyetin ürünleri.
Level 5 hiçbir zaman kendisini şirketin önüne geçirmiyor. Şahsını marka yapmaktansa, firmasını marka yapmak istiyor. Bir hikaye ile örnek verelim. İş hayatındaki başarısı ve kişisel bağlantıları ile önemli bir pozisyonda olan Mösyö Gallia son derece sakin bir hayat sürmeyi severmiş. Basında yer almaktan, ilişkilerini politik güç kazanmak için kullanmaktan özenle sakınırmış. Bir çalışanı kendisine neden daha göz önünde olmadığını sorduğunda şu cevabı vermiş: “Zaten başarımızdan ötürü dikkat çekiyoruz. Daha çok göz önünde olursak hedef haline geliriz.” Zamanını çalışanlarının sorunlarıyla ilgilenerek geçirmeyi yeğlemiş. Üst düzey yönetimden, fabrikadaki işçiye kadar tüm çalışanların her konuda bilgi-görgü düzeylerini arttırmaları için eğitime çok önem vermiş, seri konferanslar düzenletmiş. Bunlar 40 sene öncesinin Türkiye’sinde kolay rastlanmayacak profesyonel girişimler.
Ne yazık ki Mösyö Gallia artık aramızda değil. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Gelecekte güçlü İzmirli markalar yaratmak istiyorsak Level 5 liderlere ihtiyacımız var. Mösyö Gallia’dan öğreneceğimiz iki şey var: Birincisi eşsiz bir hırs ve vizyona sahip olmak. İkincisi de bu hırsı, şan şöhret kazanmaya değil, şirketini başarıya ulaştırmaya kanalize etmek.