Bir süre önce Hürriyet Ege Bölge Temsilcisi Sn. Deniz Sipahi’nin köşesinde kaleme aldığı “İstanbul, film endüstrisini keşfetti” ve “Bu işi ciddiye alalım, bu bölgeyi film platosu yapalım” başlıklı yazılarını okudum. Deniz Bey Türk dizilerinin popülerliğinden bahsediyor ve İzmir’in film endüstrisine stratejik öncelik vermesi gerektiğini düşünüyor. Bu benim de çok uzun zamandan beri üzerinde düşündüğüm bir konu. Öyle ki, Kanada’nın en büyük film stüdyosu Pinewood Toronto Studios’un yöneticisi Ms. Edith Myers ile İzmir’e bir “purpose-built” film stüdyosu açılması konusunda röportaj yaptım.
Hollywood’da çekildiğini sandığımız çoğu film ve dizi aslında Kanada’da, büyük çoğunlukla da Vancouver’da çekiliyor. Bunların arasında 24, Battlestar Galactica ve X-Files gibi ünlü diziler mevcut. Ms. Myers’a göre bu dizilerin Los Angeles’ta değil de Vancouver’da çekilmesinin başlıca sebebi düşük prodüksiyon maliyeti. Vancouver kaliteli iş gücünü ucuza sağlayabildiği için başarılı. Peki film sektöründe “kaliteli iş gücü” nedir? Sadece Vancouver’da 35 bin kişinin film sektöründe çalıştığı söyleniyor. Başarılı olmak için İzmir’in ışıkçı, kameraman, kurgucu, ses uzmanı gibi yaratıcı bir orduya ev sahipliği yapabilmesi gerekmekte. İstanbul’dan epey geri olduğumuz kısım bu. İstanbul’un yaratıcı sınıf üzerinde bir hegemonyası var. Ancak bu çözülebilir. Ege Üniversitesi’nin Radyo-TV-Sinema bölümü mevcut. İzmir’de kurulacak birkaç prodüksiyon ve post-prodüksiyon firması İzmirli mezunlara ilaveten özellikle Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin mezunlarını grup halinde İzmir’e çekebilir ve bir “critical mass” yaratabilir.
Peki aynı hizmetleri Montreal’de çok daha ucuza alabilecekken Hollywood neden Kanada’nın en pahalı şehri Vancouver’ı alternatif seçmiş? Ms. Myers’in bu soruya verdiği cevap İzmir için cesaretlendirici. Vancouver Los Angeles arası 3 saat. Oyuncular çekim aralarında evlerine dönebiliyor. Ancak daha da önemlisi, Vancouver halkı fiziksel olarak Amerikalılara çok benziyor. Montreal’de Fransız asıllılar hakim olduğu için figüran bulmak kolay değilmiş. İzmir’den 3 saatlik uçuş mesafesinde 1.5 milyar insan yaşamakta. Daha da önemlisi, İzmir’in kozmopolit geçmişi sayesinde, gerektiğinde doğulu, gerektiğinde Balkan asıllı, gerektiğinde ise Avrupai görünümlü figüran bulabiliriz.
Soru sorma sırası Ms. Myers’a geldi. İlk olarak İzmir’in havasının nasıl olduğunu sordu. Kendisine yılda yaklaşık 300 günün güneşli geçtiğini söyleyince (İstanbul’dan 50-60 gün daha fazla), İzmir’in dış çekimler açısından tartışılmaz avantajından bahsetti. Daha sonra İzmir’de yapılan çekimlerde izleyenlere İstanbul’daymış, Beyrut’taymış veya Atina’daymış hissi verilebilir mi? Bence özellikle Basmane-Kemeraltı-Eşrefpaşa üçgeninde bu şehirleri andıran görüntüler bulmak mümkün.
Tabii bu çapta büyük bir stüdyo kurmak oldukça pahalı bir yatırım. Ms. Myers bu konuda iki fikir verdi: İlki; belediyenin böyle bir yatırımı üstlenmesi ama stüdyonun işletimini profesyonel bir firmaya devretmesi. İkincisi ise belediyenin yer tahsis etmesi ve cazip teşviklerle yabancı stüdyolara gitmesi. Örnek olarak, detaylı bir iş planı ile Pinewood gibi stüdyolara gidilebileceğini söyledi.
İşin talep kısmı da çok önemli. Ms. Myers’ın 365 gün Hollywood’da çalışan bir satış ekibi mevcut. Ms. Myers, İzmir’in en çok bu konuya eğilmesi gerektiğini belirtti. Profesyonel bir satış ekibinin devamlı İstanbul, Atina, Londra ve Beyrut gibi şehirlerde dizi, film ve reklâm çekimleri için tanıtım&satış yapması gerektiğini belirtti. Belki İZKA bünyesinde böyle bir departman kurulabilir. Kendisinin gördüğü en büyük engel, İzmir’in film prodüksiyonu konusunda duyulmamış bir alternatif olması. Ancak bunu da aşılamaz görmüyor. İzmir’e popüler bir diziyi uzun süreli olarak şehre çekmesini ve bu sayede şehrin reklamını yapmasını öğütlüyor. Örnek olarak Manchester’ı gösteriyor. Londra film prodüksiyonu konusunda İngiltere’nin merkezi. Ancak Manchester ülkenin çok eskiden beri yayınlanan dizisi olan Coronation Street’e ev sahipliği yapıyor. Bu şehre bilinirlik ve kredibilite katıyor.
Ne yazık ki “purpose-built” stüdyo konusunda rakipsiz değiliz. Antalya hâl-i hazırda bir stüdyoya sahip. Ayrıca İstanbul’da bu konuya yatırım yapan semtler de mevcut. Gelecek yazılarda İzmir olarak rakiplerimizin nasıl önüne geçebileceğimize değineceğim.
Orta Doğu ve Balkanlar’ın film stüdyosu İzmir.
Kulağınıza nasıl geliyor?